Dualar belâların reddine ve ilâhî rahmetin celbine sebep olur. Duâ ile belânın geri çevrilmesi de ilâhî kaza cümlesindendir. Kalkan okun geri tepmesine; yağmur kuru toprakta bitkilerin bitmesine sebep olduğu gibi dualar da belâların reddine ve ilâhî rahmete sebeb olur.
Ok kalkana isabet ettiği zaman kalkanın oku geri ittiği gibi belâ da duâ ile karşılanınca duâ belâyı savar. Bu da Allah'ın bir kazası ve hükmüdür. Allah'ın kazasına rızâ sebebe müracaat etmeye mâni değildir. Nitekim Allâhü Teâlâ (meâlen);
"İhtiyatı (tedbiri)nızı alın..." (Nisa 71) buyurmuştur.
Tohum ekildikten sonra "eğer bu mahsûlün bitmesini Allah takdir ettiyse bitecek takdir etmedi ise bitmeye*cek sulamaya ihtiyâç yok" denemez. Çünki sebeplere başvurmak lâzımdır.
Hayrı takdir eden onu bir sebebe bağlamış; şerri takdir eden de onu def etmek için sebepler hazırlamıştır. Aklı başında olan kimse bu bâbda tenakuz (zıtlık) olma*dığını kolayca kavrar. Aynı zamanda duanın daha pek çok faydalan vardır
Duâ Allah'a karşı huzûr-ı kalbi te'mîn eder. Bu ise ibâdetin son hazzıdır. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurdular; "Duâ ibâdetin özüdür."
İnsanların ekserisi daraldıkları zaman Allah'a teveccüh eder; sadece o ânda kalplerini ona bağlarlar. Çünkü insan bir kötülük ile karşılaştığı zaman bütün samîmiyet ve ihlâsı ile Allah'a yalvarır. Zîrâ ihtiyâç duaya lüzum hissettirir.
Duâ kalbi sükûnetle Allah'a bağlar. Bu sayede ibâdetlerin en şereflisi olan zikir meydâna gelir.
Bunun için belâların en büyüğü peygamberlere sonra velîlere sonra derecesine göre diğer kullara verilir. Zîrâ belâ gönülleri arz-ı ihtiyâç ile Allah'a bağlar ve Allah'ı unutturmaz.
|